Yatırımcılar İçin Uzay İstasyonları ve Uzay Turizmi

İnsanlık için uzay macerası Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in uzay yolculuğu ile başladı.1961 yılında uzaya çıkan kozmonot uzay macerasını da başlatmış oldu. Bu yolculuk hız kesmeden farklı amaçlar için devam ediyor. Amaçlarını gerçekleştirmek için ABD başta olmak üzere birçok ülke uzay istasyonları için harcamalarını arttırdı.

Dünya hâkim olmak için uzaya hâkim olmak anlayışını benimseyen devletler, her ne kadar riskli ve maliyetli olsa da uzay yolculukları ve araştırmaları için bu alanda yatırım yapmaktan çekinmiyor. Bilinmeyene yapılan yoluculuklar hem heyecan verici hem de riskli bir yolculuktur.

1967 yılında başlayan ve 2003 yılına kadar devam eden yolculukların tehlikeli boyutları ortaya çıkan kazalar en ölümcül kazaları olarak akıllarda kaldı. Yaşanan kazalara rağmen uydu endüstrisinde çalışmalar hız kesmedi. Son on yılda bu alan 2 kat büyüdü.

Ülkelerin uzay yatırımları son 10 yılda yaklaşık olarak 2 katına çıkarak 271 milyar doları aşmış bulunuyor. Bu noktada uyduların yapımı ve fırlatılmasına ilişkin özel şirketlerde ön plana çıktı. Elde edilen verilere göre dünya yörüngesinde 2022 yılı itibari ile 4 binden fazla aktif uydu bulunduğunu gösteriyor. 

Uzay İstasyonlarının Geleceği ve Uzay Turizmi

yatirimcilar icin uzay istasyonu jpg

 

20 yılı aşkın bir sürede yörüngede yer alan ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu) şu ana kadar yaratılmış en pahalı yapılardan biri olarak kabul ediliyor. NASA’ya yaklaşık olarak yılda 4 milyar dolardan fazla maliyeti bulunuyor. Bundan dolayı, bütçesini başka yerlere tahsis etmek isteyen NASA, uzay istasyonu açmayı düşünüyor.

Ticari işletme olarak kullanılacak istasyon, son zamanlarda kargoyu yörüngeye fırlatma fiyatlarında yaşanan fiyatlardaki düşüşlerin sayesinde, şirketlerin kendi uzay istasyonlarını oluşturarak işletmeye yöneltiyor. Uzay istasyonlarının işletilmesi ne kadar maliyet getireceği düşünülürken, gerçek olan şu ki ISS’nin sonsuza dek çalışmayacağı gerçeğidir.

Bundan dolayı NASA, dünya yörüngesine erişim talebi artmaya devam etmesinden dolayı, yerini doldurabilecek çeşitli amaçları hitap eden uzay istasyonları açmayı planlıyor. Bunun yanı sıra, Çin kendine ait bağımsız uzay istasyonu kurmalarına devam ediyor. Rusya 2024 yılı için ISS ile yollarını ayırıp, yeni bir uzay istasyonu açmayı hedefliyor. Merak edilen husus, uzay istasyonlarının geçmiş ve geleceği. Bunlara kısaca değinelim.

İlk Uzay İstasyonları

Malzemeleri ve deney ekipmanları tek parça halinde inşa edilen ve tek taşıyıcı roket ile uzaya gönderilen tasarımlardı. Sonraki zamanlarda istasyonlarda araştırma yapmak için katılmak isteyenlerden bir ekip oluşturularak gönderiliyordu. Malzemelerin tükenmesi ile istasyon terkediliyordu. 

Sovyetler Birliği tarafından ilk istasyon 1971 yılında Salyut 1 adı verilen uzaya fırlatıldı. İstasyonların tümüne Salyut adı verildi. İki farklı türde olan istasyonlar sivil ve askeri olarak ayrılıyor. Askeri istasyonlar Sayut 2, 3 olarak biliniyor. Soyuz aracı 90 gün uzayda kalabiliyordu.

Sonraki zamanlarda yeni bir Soyuz uzay aracı ile değiştirmesi gerekliydi. Bu durum mürettebatın istasyonu sürekli olarak yönetmesine imkân sunuyordu.  İkinci nesil istasyonlar American Skylap de iki kenetlenme kapısı ile donatılmış oldu. Fakat ikinci kapı hiçbir zaman kullanılmadı. 

Modüler Uzay İstasyonları

Daha önce kullanılan istasyonların aksine Mir modüler bir tasarıma sahip uzay istasyonu Sovyet uzay istasyonunda mevcut idi. Fırlatma işlemi gerçekleştikten sonra, çekirdek birim yörünge, belli bir role sahip olan ek modüller ile birleşti. Yörüngede gerçekleşen montaj, 86 yılından 96 yılına kadar devam etti. Ortaya çıkan bu modüler yapı, operasyonlarda daha fazla esneklik sağlarken, tek bir fırlatma aracına olan ihtiyacı da gidermiş oldu. 

Modüler uzay istasyonları başlangıçtan itibaren de tüketim malzemelerine lojistik destek araçları tarafından sağlanacak şekilde donatılmıştır. Düzenli destek fırlatmalarında maliyet yüksek olsa da uzun süreli bir kullanım imkânı tanıyor. İlk uzun süreli araştırma istasyonu olan Mir, 3644 gün ile uzayda en uzun süreli rekorunu elinde bulunduruyor. 

Uzay Turizminin Başlangıcı

Avusturyalı gazeteci Gerhard Pistor, 1964 tarihinde turizm acentesine ilginç bir seyahat talebi ile geldi. Talebin ilginçliği Ay’a yapılmak istenen seyahatti. Gelen talep üzerine seyahat acentesi bu talebi, uzay rekabetinde bulunan iki ülkenin havayolu şirketlerine yöneltti. ABD’li Pan Am bu teklifi red etmeyerek ayağına gelen fırsatı değerlendirdi. Pistor’un talebi kabul edilerek uçuşun 2000 yılında gerçekleşeceği karşı tarafa iletildi.

Dönüm noktası olan bu talep ile Pan Am sınırlı kalmayıp ilk ay uçuşu kulübünü kurarak programın başlatmış oldu. Pistor tarafından ön çıkan bu talep birçok kişiye örnek oldu. Bu yoldan ilerleyen insanların sayısı her geçen gün daha arttı. Pan Am tarafından başlatılan programa üye olmak isteyenler kişi sayısı 93 bini aşmıştır. Fakat bu taleplerin hiç biri karşılanamadı. 

NASA tarafından sonraki yıllarda çeşitli uzay programları başlatıldı. Programa kurum dışından kişilerin de görev alması sağlandı. 1986 yılında yaşanan Challenger kazası bu dönemdeki programlarda yaşanmış oldu. ABD’li bir öğretmenin programa dâhil olmasından dolayı uzay öğretmeni programında kalkıştan 73 saniye sonra patlama meydana geldi. Uzay mekiği içinde yer alan herkes hayatını kaybetmiş oldu.

Bu kazanın ardından NASA tarafından programlara belli bir süre ara verildi. 2003 yılında yaşanan Columbia kazası ile programlar tamamen rafa kaldırıldı. Uzay öğretmeni programı kapsamında ABD’li bir öğretmenin de dâhil olduğu uçuşta, kalkıştan 73 saniye sonra bir patlama meydana geldi ve uzay mekiği içerisindeki herkes hayatını kaybetti. Challenger kazasından sonra NASA bu programlara ara verdi. Uzay programları yeniden başlatılmak istense de 2003 yılındaki Columbia kazasından sonra bu proje tamamen rafa kaldırıldı.

Yatırımcılar İçin Uzay Turizmi ve Katılımcıların Beklentileri

uzay turizmi

Dünya üzerindeki katmanlardan olan atmosfer aniden sona ermez. Yüksek irtifalara çıktıkça atmosfer giderek incelir. Uzayın nerede başladığına dair bir kesin düşüncemiz bu durumda söz konusu olmuyor. NASA tarafından yapılan açıklamaya göre 50 mil yani 80 kilometre irtifadan sonra başlarken, Havacılık Federasyonu uzayın sınırını Karman hattı olarak kabul edip, 62 mil yani 100 kilometreden itibaren başladığını kabul ediyor. 

Yörünge altı uzay uçuşu olarak kullanılan terimde, uzay araçlarının uzay sınırına ulaşması, fakat yerçekimi etkisinden kurutulacak ya da yörüngeye yerleşmeye kadar yetecek sürati tanımlıyor.  Uzay turizmi için ön plana çıkan birkaç tane turizm şirketi mevcuttur.

Bu şirketler arasında yer alan Virgin Galactic, son yıllarda başarılı ve başarısız deneyimler yaşamıştır. Birçok alanda ilklere ulaşmak isteyen ve bununla ilgili çalışmalar yaparak adından oldukça fazla söz ettirdi. Jalen Branson tarafından 2004 yılında kurulan şirket, yörünge altı turistlik uçuşlar yapmak için yoğun çalışmalar yürütüyor. 

2000 tarihinde Amazon’un kurucusu olan Jeff Bezos tarafından kurulan Blue Origin, ilk denemelerini 2005 yılından itibaren test araçları ile denemelere başlamıştır. Bu projede farklı olan, dikey kalkış ve iniş yapabilen, bunun yanı sıra yeniden kullanılabilen bir roket yardımı ile taşınacak kapsülde toplam olarak 6 yolcu bulundurmasıydı. 2021 yılında gerçekleşen başarılı bir uçuş ile 4 kişilik ekip uzaya gönderilmiş oldu. 

Elon Musk tarafından kurulan Space, Space Exploration Technologies Corporation, kısaca ifade edilmesi gerekirse SpaceX uzay turizm konusundan en çok mesafe alan şirket oldu. 2020 yılında gerçekleştirilen bir görev ile ilk özel şirket unvanını aldı. Yeniden kullanılabilen roket motorları ve Dragon kapsülleri ile 7 kişilik yolcu kapasitesi bulunuyor. Toplamda kargo ya da insan yükleri ile 33 ziyaret gerçekleştirdi. 

Uzay turizmi sadece gidilecek rotaları belirlemek değil, bunlara uygun uzay araçları tasarlama ve bu araçların testlerden geçirmek te değildir. Turizmin öznesi olan katılımcılar için gerekli önlenmelerin alınması, bu noktada katılımcılara eğitimlerin verilmesi ve seçim kriterleri belirleme gibi ön plana çıkan birçok konu mevcuttur. Uçuş sırasında ortaya çıkabilecek sağlık sorunları da dikkate alınmalıdır. 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,

Anıl UZUN